HOŞ GELDİNİZ YAZ-BUL DÜNYASI HİZMETİNİZDE - yaz-bul haber dünyası
  Ana sayfa
  İletişim
  ŞİİRLERİMİZ...
  UZMAN PLUS
  CİKCİK CHAT
  EN UYGUN LİNKLER
  yaz-bul'''''GALERİ'''''
  ELMADAĞ FM
  TEL. FATURA SORGULA HAVA DURUMU
  yaz-bul haber dünyası
  TELEFONA BEDAVA MOLEDİ
  TTNET MÜZİK
  Hayvanlar Alemi
  YOUTUBE
  yaz-bul top 10'u
  İSTEDİĞİ SİTEYİ BUL...
  yaz-bul Sayaç
  video dünyası ilginç
  HAVA DURUMU
  RADYO DİNLE
  İDDAA SAYFASI
  DÜNYA SAĞLIK HABERLERİ
  GAZETELER
  MAGAZİN
  İMAGECHEF
  İNDİR
  GICIR
  BURÇLAR VE GÜNLÜK YORUMLARI
  oyunlar
  SPELE.NL
  BİYOGRAFİM.NET
  ŞEHİTLERİMİZ
  YAZ-BUL DÜNYASI
  SPOR HABERLERİ
YAZ-BUL HABER DÜNYASINA HOŞGELDİNİZ.
Bekir Coşkun çekip gitmeyi bilir mi?
YAZ-BUL EKİBİ tarih 26.08.2007, 08:07 (UTC)
 

Senai Demirci, Bekir Cokun'a "Sen çekip gitmek nedir bilir misin Bekir Amca?" diye sordu ve bir zamanlar istemeye istemeye yurtlarından çekip gitmek zorunda kalan genç kızları yazdı.
26 Ağustos 2007 10:25
Yazı boyutunu büyütmek için


Senai Demirci'nin Zaman gazetesinin Gençlik ekindeki duygu yüklü yazısı...

Sen çekip gitmek nedir bilir misin Bekir Amca?

Geçmiş zamanlardı, Bekir Amca. Nazenin genç kızlar yurtlarından çekip gitmek zorunda kaldılar. İstemeye istemeye. Ayaklarını sürüyerek gittiler. Analarını son defa koklayarak. Çekip gittiler. Babalarına bir daha sarılamama korkusuna sarılıp gittiler.
Genceciktiler. Kelebek gibiydi kalpleri. Al aldı yanakları. Moldova’ya gittiler, meselâ. Dillerini anlamayan ve dinlerini bilmeyen adamlardan medet umdular.. Romanya’ya uçtular. Hollanda’da hasret çektiler. Orta Asya’nın demir perde artığı soğuk ve suskun şehirlerine çekildiler. Viyana’ya çekip gittiler. Niye mi? Dillerini bilen, dinlerini bilen, Bekir Coşkun amcaları gibi taze mısır ekmeğinin mis gibi kokusunu seven büyüklerinden, kırılgan hayallerine analık etmelerini bekledikleri kadınlardan, tazecik umutlarına babalık etmelerini umdukları adamlardan çektiler. Varlıkları, yere göğe sığmayan bir ayıpmış gibi sınıftan uzaklaştırıldılar. Sınavdan kovuldular. Umutlarını nokta nokta dizmeye hazırlandıkları kurşun kalemlerini gözyaşları içinde çektiler kâğıttan. Başları önde, çekip gittiler.

Çekip gitmesini bildi o incecik kızlar. Rantiye hesaplarının üzerine perde olarak çekilen laik-Müslüman çekişmesinin gerilimini 13-14 yaşlarındaki dal gibi kızların saçlarının ucuna bağladılar. Kızlar da “Bana mısın!” demediler, çektiler. Çekip gittiler. İhale takipçilerinin aç gözlerine sürme yaptığı “irtica geliyor!” tehditlerinin kapkara dehşetini 17’lik kızların omuzlarına yıktılar. Kaçmadı kızlar. Kaçamadılar. Çaresiz, çektiler. Ağlayacak gibi olsalar da, belli etmediler. Boylarını aşan hıçkırıklarını içlerine çekip gittiler.

Bazıları, okul kapısında bir kuytuya çekildi. İlk defa ulu orta. İlk defa herkesin göreceği yerde. Ak duvağının arkasına koymak üzere cevher gibi sarıp sarmaladığı saçlarını yağmalatırcasına. Sadece helâlinin bakışına sakladığı zülüflerini çamura yatırırcasına. Her defasında ilk defa yapıyormuşçasına gibi ezilerek. Utanarak. Çekinerek. Sıkılarak. Yutkunarak. Ağlayarak. Ağlamıyormuş gibi yaparak, başından örtüsünü çekti. Çekip gitti sınıfa. Bazıları da elini eteğini çekip gitti. Okuma hayallerini kirli bir mendil gibi katlayıp, köşelerine çekildiler. Şimdi, ülkenin aydınları olarak çıkacakları üniversite kapılarının önünden, başını örterse, kızını nerede okutacağını kara kara düşünen “oku(tul)mamış ev hanımları” olarak iç çeke çeke geçiyorlar. Yaralı geçmişlerini, ezilmiş gençliklerini hatırlıyorlar: Arkadaşlarının yanında aşağılanmışlardı, utandırılmışlardı. Kardeşçe sarmaş dolaş oldukları, sırdaş edindikleri başı açık arkadaşlarıyla aralarına s/ağır mı s/ağır setler çekmişlerdi. Başı açık olanlar da çekmişti. Onları da utandırmışlardı. Yanı başından kaldırılan arkadaşının ardından sınavı terk etme “delikanlılığı” ile sınavı verip okulu bitirme “pısırıklığı” arasında, vicdanları yalım yapalak bir oraya bir buraya çekilmişti. Okul kapısında bekletilen “kanka”larının yüzüne bakamadan, kendilerini en çetin hesaplara çekip de gitmişlerdi amfiye.

Kimisi hazırlık sınıfına başlayamadan. Kimisi diplomasına birkaç ay kala. Çekip gitmişti. Bekir amcalarının güzelce tarif ettiği o yeri, kendisi ya da eşi başörtülü ya da başörtüsüz olsa da, kendisi ya da anası/kızı/kız kardeşi çarşaflı yahut dekolte olsa da, “her insanın asla kovulamayacağı, kovuldukça kalacağı, gönderilmek istendikçe yerleşeceği, atıldıkça geleceği” o yeri arayıp durdular. Her defasında, karşılarında, “kamusal alan” uydurması etrafına çekilmiş dikenli teller buldular. Ülkelerinin orta yerinde, habire genişletilen ve nerede kardeşlik umudu varsa üzerine sünger çeken o dikenli tellerde kanadı hayalleri.

Dün ben de çekip gittim. Kamusal alandan rahmetsel alana attım kendimi. Medine’deyim. Başını örteni de, örtemeyeni de, örtmek istemeyeni de, örteni istemeyeni de huzuruna alan Muhammed-i Emin’in [asm] huzurundayım. Kin ve nefret çöllerinden kardeşlik vahaları yeşerten Sevgili’nin yurdundayım. Çekip gelse, Bekir Coşkun’u da R. Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül kadar sımsıkı kucaklayacakları, kırk yıllık dost gibi ağırlayacakları, teklifsiz sofraya buyur edecekleri yer burası. Çekip gitmiş kızların, kendilerine çektiren büyüklerini görecek olsalar, ömürlerinde görmedikleri içten bir sevgiyle, her şeyi unutarak kucaklayacakları yer burası. Kardeşler arasına ayrıkotları dikenlerin ayakları altına gül dikenlerin bağı burası. Misilleme, rövanş ve intikam duygusunu yanağında serinleten O Gül’ün [asm] gülüşleri çoğalttığı yer burası. İstanbul’un sokaklarına serin huzurların taştığı pınar başı burası. Ankara’da komşuyu komşuya sevdiren sırrın doğum yeri burası. Bekir’i, Abdullah’ı, Tayyip’i birbirine kardeş yapan muhabbetin mayalandığı yer burası. Benim ülkemi de baştan başa dost sıcağıyla ısıtan Muhammedî medeniyet güneşinin doğduğu yer burası.

s.demirci@zaman.com.tr

Zaman
 

Türk Telekom'da grev kararı kesinleşti
YAZ-BUL EKİBİ tarih 26.08.2007, 08:07 (UTC)
 
İşverenin enflasyon hedefi kadar zam önerdiği Türk Telekom'da grev kararı kesinleşti. Haber-İş, 15 Eylül'e kadar grev kararı alacak. Bekleme süresi içerisinde Telekom yetkilileri ile görüşme olabilir.
25 Ağustos 2007 10:47
Yazı boyutunu büyütmek için

İşverenin enflasyon hedefi kadar zam önerdiği Türk Telekom'da grev kararı kesinleşti. Haber-İş, 15 Eylül'e kadar grev kararı alacak.
Haber-İş Genel Başkanı Ali Akcan, resmi arabulucu süresinin dolması nedeniyle 20 gün içinde grev kararı almak zorunda olduklarına dikkat çekerek, buna rağmen bekleme süresinde içerisinde Telekom yetkilileri ile görüşebileceklerini söyledi.
Türk Telekom ile Haber-İş arasında görüşmelerin sonuçsuz kalması nedeniyle resmi arabulucu raporunu pazartesi günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na teslim edecek. Raporun tesliminden itibaren Haber-İş’in yasal olarak 20 gün içinde grev kararı alması gerekiyor. Haber-İş Genel Başkanı Ali Akcan, ANKA Ajansı'na yaptığı açıklamada, resmi arabulucu süresinin bitmesine rağmen işverene 6 günlük ek bir süre verdiklerini hatırlatarak, bu süre içinde de uzlaşmaya varamadıklarını kaydetti.

-"TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİL SENDİKAYIZ"-

Kapsam dışı ve ücret konusunda hala anlaşamadıklarının altını çizen Akcan, “Telekom şebekesinin ana omurgasını oluşturan bölümler sendika kapsamı dışına çıkarılmak isteniyor. Biz terör örgütü değiliz, sendikayız. İşçilerin haklarını arıyoruz. Sendikalı olanlarla olmayanlar arasında ücret farkı da var. Bu ücret adaletsizliği kaldırılmalı. Aradaki fark sendikasızlığı teşvik ediyor” diye konuştu. Akcan, sorunu masada çözmek istediklerine işaret ederek, her zaman görüşmeye açık olduklarını belirtti.

-HEDEFLENEN ENFLASYON ZAMMI UZLAŞMAZLIĞI-

Türk Telekom, Haber-İş’e ilk ve ikinci yıl ücretlerde ve sosyal yardımlarda yüzde 4 zam teklif etmiş, Haber-İş ise ilk yıl yüzde 38, üçüncü ve dördüncü altı aylar için ise enflasyon ve yüzde 5 refah payı ödenmesini istemişti. İşverenin stratejik öneme sahip olması nedeniyle bazı işyerlerinin sendika kapsamı dışına çıkarmak istemesi ve ücret adaletsizliği nedeniyle taraflar uzlaşamamışlardı. Türk Telekom 15 günlük resmi arabulucu sürecinin 6 gün uzatılmasını istemişti. 6 günlük süre içinde bir araya gelen taraf ücret ve sendikalı kapsamının daraltılması maddelerinde anlaşamamışlardı.
ANKA
 

Hindistan'da bombalı saldırılar: 42 ölü
YAZ-BUL EKİBİ tarih 26.08.2007, 08:05 (UTC)
 
Hindistan'ın güneyindeki Hayderabad kentinde birkaç dakika arayla iki yerde düzenlenen bombalı saldırılarda ölenlerin sayısının 42 olduğu bildirildi.
26 Ağustos 2007 10:39
Yazı boyutunu büyütmek için

Hayderabad'ın bulunduğu Andhra Pradeş eyaleti İçişleri Bakanı K. Jana Reddy, yaptığı açıklamada, ilk patlamanın meydana geldiği Lumbini eğlence parkında 9 kişinin, parktan birkaç kilometre uzaklıktaki popüler bir restorandaki ikinci patlamada da 33 kişinin öldüğünü kaydetti.

Reddy, 50 kişinin de yaralandığı iki patlamanın "terörist eylemi" olduğundan şüphelenildiğini söyledi.

Polis yetkilileri, Hindistan İçişleri Bakanı Shivraj'ın bugün ziyaret etmesi beklenen Hayderabad'daki saldırılarda toplam 5 patlayıcı mekanizmasının kullanıldığını belirtti.

Polis yetkilileri, dün, patlamalarda ölü sayısını 38, yaralı sayısını da 70'ten fazla olarak açıklamıştı.

 

Yarın Berat kandili
YAZ-BUL EKİBİ tarih 26.08.2007, 08:03 (UTC)
  ___BİSMİLLAHRAHİM___
27 Ağustosu 28 Ağustosa bağlayan gece Berat Kandili olarak kutlanacak. Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, yarın kutlanacak Berat Kandili dolayısıyla Manisa Ulu Camii'ndeki mevlit programına katılacak.
26 Ağustos 2007 09:48
Yazı boyutunu büyütmek için


Diyanet İşleri Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, 27 Ağustosu 28 Ağustosa bağlayan gece Berat Kandili olarak kutlanacak.

Bardakoğlu, Manisa Ulu Camii'nden 27 Ağustos Pazartesi günü saat 20.30'dan itibaren TRT-1'den canlı yayınlanacak programda, Berat Kandili hakkında konuşma yapacak.

Programda, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatih Çollak, 18 Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi ve 2004'te yapılan Din Görevlileri Arası Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması birincisi Adem Kemaneci ile Diyanet İşleri Manisa Eğitim Merkezi Müdürü Osman Eğin, Kur'an-ı Kerim okuyacak.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Fatih Koca, Kocatepe Cami İmam Hatibi İsmail Coşar, İstanbul Fatih Cami Müezzin Kayyımı Bekir Büyükbaş ve Şişli İmam Hatibi Mustafa Yaman'ın mevlit okuyacağı programda, Mustafa Aygün İlahi Grubu da ilahiler söyleyecek, Duahan Adem Uran ise mevlit duasını gerçekleştirecek.
 

Emekli yarbayın CHP ve Baykal tezi Konut fiyatları balon gibi şişip patlarsa Halil Akkaş finalle tarihe geçti Sezer'den Zafer Haftası mesajı Hindistan'da bombalı saldırılar: 42
YAZ-BUL EKİBİ tarih 26.08.2007, 08:02 (UTC)
 
Erzincan'da, E-80 kara yolunda meydana gelen trafik kazasında bir kamyonet sürücüsünün kontrolünü kaybetmesi sonucu yoldan çıkarak takla attı. Kazada 3 kişi öldü, 4 kişi yaralandı.
26 Ağustos 2007 10:36
Yazı boyutunu büyütmek için

Mustafa Polat'ın kullandığı 25 FY 250 plakalı kamyonet, E-80 kara yolunda Altunkent beldesi yakınlarında yoldan çıkarak takla attı.

Kazada, kamyonette bulunan Gülsüm Polat, Süreyya Polat ve Berrin Kıvırcık öldü, sürücü Mustafa Polat, Nazan Erüst, Seçkin Erüst ve Hakkı Polat yaralandı.

Yaralılar, Erzurum'daki Atatürk Üniversitesi Aziziye Araştırma Hastanesinde tedavi altına alındılar.
 

Özkök'ün 'biat gazeteciliği'ne cevap
YAZ-BUL EKİBİ tarih 26.08.2007, 08:01 (UTC)
 
3 gündür iktidar yanlısı basına bakıyorum. "Biat gazeteciliği" gerçekten çok zor bir şeymiş." diyen Ertruğrul Özkök'e cevap Umur Talu'dan geldi. Talu, Özkök'ü geçmişi hatırlatarak vurdu.
26 Ağustos 2007 09:18
Yazı boyutunu büyütmek için


Sabah gazetesi yazarı Umur Talu'nun Ertuğrul Özkök'e cevabı...

Biat kültürü imiş!

Sanırım kimilerinin hayattaki en büyük kabiliyeti bu: Pozisyon değiştirdiğinde, kendisinin bir önceki pozisyonunda yakalananı, sanki kendisi hiç öyle olmamış, hiç öyle değilmiş gibi yerden yere vurabilmek.

Cumhurbaşkanlığı, cumhurbaşkanı sevmek, kovulan veya sahip çıkılan yazarlar, memlekete ve güzide medyasına, birbirinden omurgalılara dair ne çok şey öğretti.

Bir podyum var.
Bir de soyunma odası.
Odada askılarda, çekmecelerde; işte özgürlük, demokrasi, meslek ahlakı, bağımsızlık, baskıya karşı olmak gibi çeşitli kıyafet ve aksesuarlar duruyor.
Arkadaşlar duruma göre içeri giriyor, takıp takıştırıyor.
Vallahi çok da yakıştırıyor.
Birbirlerine karşı salınırlarken dahi, birbirlerine ne çok benziyorlar!

Bildiğim ilke şudur:
Bir kudret; devlet, siyasi iktidar, askeri odaklar, para ve servet güçleri filan, birisine fikrinden, yazdığından, konuştuğundan, yaşadığından ötürü baskı yaptı mı, buna girişti mi, hakaret, aşağılama veya tehditte bulunduğunda...
Önce buna tavır koyarsın.
Bunun "haklı" gerekçelerini aramadan çok çok önce.
Tabii "ilke" bir de şudur:
Bunu, ayrımcılıkta bulunmadan, her seferinde yapmaya çalışırsın.
Yani başbakan yaparsa başka, Genelkurmay yaparsa daha başka, patron yaparsa bambaşka, cemaat büyüğü yaparsa bir tuhaf olmazsın.

Ama inanamadım.
Aslında inanıyorum da hayal kırıklığım koyulaştı.
"Demokrat" bildiğim nicesinin böyle içten bir derdi yokmuş.
Birdenbire "demokrat,özgürlükçü" kesilenlerin de hiç utanması yokmuş.
Birinciler, "haklı gerekçe imalatçısı" olarak harikalar yarattılar.
Yahu, baskı veya tehditte bulunan herkesin mutlaka "haklı" gerekçesi, bahanesi olur!
(Bu arkadaşların bir kısmının "demokrasi kültürü", mesela yüz binlerce çalışanın zaten kağıt üstünde can çekişen "grev hakkı" nı da "ekonomiyi mahveden bir canavar" yapıp manşetten taşlamak!)
İkinciler ise bir alem:
Hiç bilmeseniz, mesela Ay'dan, yok Ay en azından geceleri aydınlatıp hakikatin bir kısmını görüyor da, ister Mars'tan ister Venüs'ten gelseniz, ilk defa okusanız, mesela Ertuğrul Özkök' ü o kadar haklı bulabilirsiniz ki.
Dediğinin doğru tarafı çok: Birileri "hükümetin, ekselanslarının medyası" olmuş; "biat gazeteciliği" yüzünden bağımsız bir tavır geliştirememiş; hükümet medyası olunca her gün bir yerden gelecek "emir" beklenirmiş.
İyi de...
Bugün, bir süreliğine, bu olayda siz öyle değilmiş gibi yapıyorsunuz diye...
Ne çabuk "tam bağımsız", ne çabuk "her daim mert" oluverdiniz!
Onca senede tek emirle atılan onca manşet, tek emirle gizlenen onca haber, "hükümet medyası" olarak, RTÜK, banka, benzin vesaire için onca manipülasyon ve otosansür, Genelkurmay andıç emirlerinde hazır ol durmak, hükümetlere yaranmak için kovulanlar, manşetlerden linç edilenler, "biat gazeteciliği" nin had safhası köşe sansürleri: RTÜK ekindeki baskıcı basın kanununa dair tek satır yazamamak, azledilen bir bakanın lehindeki yazıların sayfalardan çıkarılması.
Sadece gazeteciliğe, gazetecilere yapılanlar değil:
Bütün bir ülkenin aklının, fikrinin, geleceğinin; siyasetin, ekonominin, özellikle çalışanların rehin alınması? Şantaj ve tehditler?
Bir tarafta 301'lere filan bayrak açan demokrat özgürlükçülerin, bir tarafta mesela bu iktidara bindiren cumhuriyetçi yiğitlerin; patron, holding, grup, piyasa "kültürü" ne boynu ve başı eğik, vicdanı yamuk "biat gazeteciliği"?
Onlar neydi ha?
Laikliğin, cumhuriyetçiliğin, demokrasinin, medya ahlakının mı gereği!

Şaşıra şaşırmaya, binmişiz bir alamete...

İLİŞKİLİ HABER

Özkök'ü endişelendiren 'biat hali'
Emin Çölaşan'ın ayrılması sonrasında bir anda başlayan Başbakan Erdoğan- Bekir Coşkun tartışmasında Coşkun'a yönelik eleştirenlere 'Biat gazetecileri' adını taktı.
 

<- Geri  1  2  3  4  5  6  7  8 ... 15Devam -> 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol